9 Kasım 2007 Cuma

Nukluer enerji

DUNYA NUKLEER ENERJIYI NEDEN TERKEDIYOR Nükleer Enerji Sonu Olmayan Bir Yoldur Uranyum kısa bir süre sonra tükenecek, peki ya sonra?Kaynağı sınırlı olan fosil yakıtlar gibi Nükleer enerji de sonu olmayan bir yoldur. Çünkü nükleer santrallerde kullanılan uranyum doğada çok az miktarda bulunan bir maddedir. Bu problemi çözmek için ortaya atılan, nükleer atıklardan tekrar hammadde kazanmayı öngören teknolojik projeler ise teknik ve ekonomik nedenlerden dolayı uygulanır duruma getirilemiyor. Birkaç on yıl içinde atom endüstrisinin yakıtı tükenecek. Belli bir süre sonra uranyumunla beraber petrol ve doğalgaz da tükeneceği için insanlık, enerji ihtiyacını uzun vadede ancak yenilenebilir enerjilerle ve enerji kullanımında gereksiz kayıpları önleyerek karşılayabilecek. Nükleer Enerjinin İklimi Koruma Palavrası Nükleer enerji dünyadaki iklim değişikliklerini durduramaz.Nükleer enerji sektörü, nükleer santrallerin kömür, petrol ve doğalgazın yerine geçemeyeceğini kabul ediyor. 2050 yılı itibarıyla, fosil kökenli enerjinin sadece % 10 unun nükleer enerjiden sağlanması planlansa bile, yaklaşık 1000 tane yeni Nükleer santralin kurulması gerekir (şu an dünya genelinde yaklaşık 440 tane mevcut). 1000 yeni santralin kurulması mümkün olsa dahi inşa edilmesi onlarca yıl sürer. Bu kadar çok santral kurulunca da uranyum rezervleri çok kısa sürede biter. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı nın da (IAEA) itiraf ettiği gibi, iklim değişikliğini durdurmak için hızla müdahele etmek gerekiyor ama nükleer enerjinin bu hızla yaygınlaştırılmasının imkânı yok. Dünya iklimindeki olumsuz gelişmeleri durdurmanın çaresi başka: Dünya iklimini korumak sadece yenilenebilir enerji ve bununla bağlantılı olarak enerjinin etkin kullanımı ve enerji tasarrufu ile mümkündür. Nükleer Santraller Nükleer Atık Üretiyor Kim ister böyle bir mirası?Nükleer santraller uranyumu işlerken bunu çekirdek parçalanması yoluyla yüksek radyoaktivite taşıyan nükleer atıklar haline dönüştürüyor. Nükleer atıklar, yaydıkları yüksek dozdaki radyoaktif ışınlar nedeniyle insanlar için hayati tehlike taşıyor. Bu nedenle nükleer atıkların yüzbinlerce yıl boyunca insanlara, tüm canlılara ve bitkilere ulaşamayacak şekilde saklanması gerekiyor. Nükleer santraller, yaklaşık 50 yıldır faaliyet gösteriyor. Ancak bu güne kadar kimse nükleer atıkların nasıl ve nerede nihai olarak saklanabileceğini bilmiyor. Nükleer santrallerin ürettiği yüksek radyoaktivite taşıyan atıkların güvenilir bir şekilde bertaraf edilmesi için dünya çapında bulunmuş tek bir yöntem bile yok. İnsanlık tarihinin çok küçük bir döneminde kullanılabilecek olan nükleer enerji, yarattığı nükleer atıklarla dünya tarihinin çok uzun bir dönemine bela olacak bir miras bırakıyor. Dünya yüzündeki ilk insanlar nükleer santraller kurmuş olsalardı, o santrallerin yüksek radyoaktivite taşıyan atıklarının bugün hâlâ bekçiliğini yapıyor olacaktık. Nükleer Enerji Bir Atom Bombası Fabrikasıdır Nükleer enerji, nükleer silahların yayılmasına zemin sağlıyor.Son yıllarda, atom bombası geliştiren ve imal eden ülkeler, başlangıçta sivil amaçlar taşıyan atom programı yürütüyorlardı. Fakat bu sivil programlar, çoğunlukla askeri amaçları gizlemeye yarıyordu. Sivil programlar yoluyla bu devletler, gerekli teknolojilere ve atom bombası yapmak için gerekli bilgi birikimine ulaştılar. Sonuç: Nükleer teknoloji ihracı ve nükleer teknolojinin yaygınlık kazanması nükleer silahların yayılması riskini de önemli ölçüde arttırıyor. Nükleer Enerji Yalanları Enerji ihtaycının karşılanması için Nükleer santrallere muhtaç değiliz.Nükleer enerjinin önemini vurgulamak için atom endüstrisi, nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payına dikkat çekiyor. Oysa nükleer enerjinin, dünya genelinde enerji tüketimindeki payına bakıldığında, insanlığın enerji ihtiyacının karşılanmasında hemen hemen hiç öneminin olmadığı ortaya çıkıyor. 2001 yılında, nükleer elektrik, dünya enerji gereksiniminin % 2,3 kadarını karşıladı. Yenilenebilir enerjinin dünya genelindeki ihtiyacın karşılanmasına katkısı halihazırda daha fazla. İnsanlık, nükleer enerjinin sahip olduğu küçük bir paydan rahatlıkla vazgeçebilir. Nükleer kaza riskleri, yüksek radyoaktivite yayan nükleer atıklar ve bunların güvenli bir şekilde saklanmasının getirdiği masraflarda göz önünde tutulursa, nükleer enerjinin kısa bir süre için sürebilecek olan küçücük getirisi hiç de ekonomik olmayacaktır. Nükleer enerji tehlikeli ve gereksizdir. Nükleer Enerji Hayatlarımızla Kumar Oynamaktadır Avrupa reaktör kazası riski: % 16Nükleer santrallerde, teknik eksiklikler ve insan hatalarından dolayı çevreye büyük ölçüde radyoaktif maddelerin yayılmasına yol açabilecek çok ciddi, felaket düzeyinde kazalar olabilir. Resmi "Alman Nükleer Enerji Santaralleri Risk Araştırması Aşama B ye göre, 40 yıldır faaliyet gösteren bir Alman nükleer santralinde reaktör patlaması riski oranı %0,1. Avrupa Birliği ülkerinde, toplam 150 yi aşkın nükleer enerji santrali faaliyet gösteriyor ve dolayısıyla Avrupa da bir reaktör patlama riski % 16 yı buluyor. Bu ihtimal, zarla ilk atışta 6 atma ihtimaline eşittir. Dünya genelinde 440 nükleer santral faaliyette, bu da 40 yıllık bir süre içinde reaktör patlaması riskinin % 40 a çıkması anlamına geliyor. Çernobil faciasınındaki reaktör patlamasının gösterdiği gibi böyle bir kaza neticesinde onbinlerce insanın ölebileceğini hesaplamak gerekiyor. Nükleer Enerjiye Alternatifler Güneş, rüzgâr, su ve organik atıklardan elde edilecek enerji tüm ihtiyacı karşılar.2002 yılında parlamento, Almanya nın enerji ihtiyacının 2050 yılında tümüyle yenilenebilir enerjiden sağlanabileceğini belirten bir plan sundu. Almanya gibi küçük yüz ölçümüne sahip fakat, yoğun nüfusu ve enerji kullanımı olan ve yüksek hayat standartına ulaşmış bir ülke için mümkün olan, her yerde mümkündür. Şu an, dünyada kullanılan toplam enerji miktarından daha fazlasının 2050 yılında sadece yenilenebilir enerjiden elde edilebileceğini enerji sektörü ilgilileri dahi kabul ediyorlar. Dünyanın enerji ihtiyacı, güneş enerjisiyle ısıtma ve elektirik üretme tesislerinden, rüzgâr santrallerinden, barajlardan ve organik atıklardan enerji üreten farklı teknolojilerden karşılanabilir. Aynı zamanda dünayanın enerji ihtiyacındaki artışı sınırlandırmak için enerji kullanımında tasarrufu sağlayan teknolojiler kullanılmalıdır. Güneş enerjisi sektörünün hızla gelişmesi, yeryüzünde sınırlı miktarda bulunan petrol, doğalgaz, ve uranyum gibi hammaddeler için savaşların çıkmasını engellemek yolunda önemli bir adım olacak. Nükleer Enerji Daha Az İş Demek Rüzgâr enerjisi istihdam yaratmakta,nükleer enerjiyi geçti.Nükleer enerji yüksek sermaye, yenilenebilir enerjiler ise yoğun insan emeği gerektiriyor. Almanya örneğinde de görüyoruz ki, 2002 yılında nükleer enerji sektöründe yaklaşık 30.000 insan çalışırken yalnızca rüzgâr enerjisinde çalışan insan sayısı 53.000 i geçiyordu. Genel enerji üretimindeki payı düşük olmasına rağmen, tüm yenilenebilir enerji dalında çalışan toplam insan sayısı 120.000 civarındaydı. Yenilenebilir enerji sektöründe çalışan insan sayısı her gün artıyor. Yenilenebilir enerji sektörü daha da gelişirse, dünya çapında milyonlarca insana iş imkânı sağlanabilir.

Alıntıdır. Niğde çevre eğitim derneği

22 Ekim 2007 Pazartesi

Cevre sorunlarının nedenleri

Çevre Sorunlarının Kaynakları

İçinde bulunduğumuz yüzyıl; birçok teknolojik imkanları insanlığın hizmetine sunarken, bir yandan da insanlığın ortak malı olan çevreden geri getirilmesi zor, hatta imkansız olan varlıkları da alıp götürmektedir. Hızlı nüfus artışı, buna bağlı olarak beslenme, enerji, eğitim, çarpık kentleşme, sağlıksız sanayileşme, azalan ve tükenen canlı türleri, artan kirlilik ve iklim değişiklikleri dünyamızın en önemli çevre sorunlarını oluşturmaktadır. Doğanın temel fiziksel unsurları olan hava, toprak ve su üzerinde zararlı etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlıların hayati faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyen çevre sorunlarının tümü çevre kirliliğini meydana getirmektedir. Çevre kirliliği, doğanın kendini temizleme gücünün üstünde olan yüklerin çevrede meydana getirdiği birikimlerdir. Doğayı kirleten ve ekolojik dengeyi bozan başlıca etken İNSAN unsurudur.. Normal şartlarda kendi kendini temizleme özelliği olan doğa, insanların çeşitli faaliyetleri sonucu aşırı olarak kirlenmekte ve kendi gücünü aşan bu kirlenmeyi temizleyememektedir.. Çevre Sorunlarının Başlıca Kaynakları: Son yıllarda teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının da artmasına sebep olmuştur. Artan nüfusla birlikte devreye giren altyapılar, faaliyete geçtikleri günde bile yetersiz kalmaktadır. Bu plansız endüstrileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla tarımda kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanılmasıyla birlikte, gerekli çevresel önlemler alınmadan ve arıtma tesisleri kurulmadan yoğun üretime geçen sanayi tesisleri, çevre kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkarmıştır. Yapılan araştırmalar Dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin % 50 'sinin, son 35 yılda meydana geldiğini ortaya koymaktadır. Hızlı nüfus artışı, çevre sorunlarına önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış oranına sahiptir. Birleşmiş milletlerin yaptığı nüfus tahminlerine göre, Türkiye nüfusunun 2025 yılında 92 milyona yükselmesi beklenmektedir. Bu durum ülkemizin bugün olduğu kadar, gelecekte de çevre sorunları ile karşılaşacağının bir göstergesidir. Bunlarla birlikte çevre sorunlarının diğer kaynakları şunlardır:
Göçler ve düzensiz şehirleşme,
Kişi başına kullanılan enerji, su, kağıt, kömür vb. artışı,
Ormanların tahribi, yangınlar ve erozyon,
Aşırı otlatma ve doğal bitki örtüsünün tahribi,
Konutlardaki ve işyerlerindeki ısınmadan kaynaklanan (özellikle kalitesiz kömür kullanımı) hava kirliliği,
Motorlu araçlar ve deniz araçları,
Maden, kireç, taş ve kum ocakları,
Gübre ve zirai mücadele ilaçları,
Atmosferik olaylar ve doğal afetler,
Kanalizasyon sularının arıtılmaksızm alıcı ortamlara verilmesi ve sulamada kullanılması,
Katı atıklar ve çöp,
Sulak alanların ve göllerin kurutulması,
Arazilerin yanlış kullanımı,
Kaçak avlanma,
Televizyon, bilgisayar ve röntgen; tomografi vb; tıbbi cihazların yaygınlaşması ile meydana gelen radyasyon,
Endüstriyel ve kentsel kaynaklı gürültü.

24 Eylül 2007 Pazartesi

Yiyeceklerimiz ve Biz



Türkiye kimyasalla vurulacak!

Kanser oranları neden hızla artıyor? Sağlık adına yediğimiz sebze ve meyveler bizi yavaş yavaş kanserin kucağına itiyor! TBMM raporunun da doğruladığı bu tehlikeli piyasa oyununu ve oyundan korunma yollarını uzmanlar İbrahim Yetkin ve Hilal Caber sizin için anlattı.


Tarım cenneti ülkemiz artık zehirli tarım cenneti... Bilinçsiz üreticilerimiz tehlikeli tarım ilaç pazarının içinde kandırılıyor... Bu öyle bir döngü ki zehirler sadece bitkilerle değil, toprakla, içtiğimiz suyla bile vücudumuza yerleşiyor!
Türkiye Ziraatçiler Derneği başkanı İbrahim Yetkin "Avrupa'da reçeteyle satılan tarım ilaçları, Türkiye'de başıboş bir şekilde satılıyor. Çiftçiler, hastalığı bilmeden, yanlış zamanlarda yanlış miktarlarda ilaç kullanıyor. Oysa ki üreticinin numunesini uzmana gösterip, "doktor tavsiyesi" metoduyla ilaç vermesi gerekiyor. Tarım Müdürlüğü'nün de çiftçinin kullandığı ilaçların envanterini tutarak, bu ürünlerin ne kadar ve ne zaman ilaçlandığını takibini yapması sofraya gidene kadar ürünü izlemesi şart. İnsanlar bu ilaçlı ürünleri yediğinde etkisi 9- 10 yıl sonra ağır bir şekilde ortaya çıkıyor." diyor.
Tütün ilacı bibere
İyibilgi'ye görüş veren eğitimci ve Ziraat Mühendisi Hilal Caber'in açıklamaları ise dikkatle okunmalı. Caber, ilaç kalıntılı tarım ürünlerinin en büyük zararının kanserojen etkileri olduğunu anlatıyor: " Kullanılan zaralı tarım ilaçları kimyasal maddelerdir. Çoğu zaman çiftçiler tarafından dozajının üstünde kullanıln bu maddeler insan ve fare gibi sıcakkanlılarda etki gösteriyor.
Çiftçiler tarlaya iki ölçek yerine, daha etkili olsun diye dört ölçek kullanıyor. Ya da domates ve bibere kullanılan kimyasalı, patlıcana, kabağa uygulama yanlışını yapıyor. Duyduğumuza göre tütün için kullanılan ilacı domatese- bibere kullanan çiftçiler dahi var. "
Vücuttaki mikroorganizmalarla etkileşime giriyor
Caber'in verdiği bilgilere göre tarım kimyasalları vücudumuza iki türlü etki yapıyor. İkisi de oldukça korkunç:
Tarım ilaçlarının ilk etkisi ilaç alıntısının vücuda alınıp, vücudu tahribiyle gerçekleşiyor. İkincisi ise, vücutta hastalık yaratan bir mikroorganizma ile etkileşime giren kimyasal kalıntının mikroorganizmanın güçlenmesine neden oluyor, direncini arttırıyor. Caber'e göre son yıllarda artan kanser vakalarında en önemli neden, kimyasal tarım homonları, gübreler ve tarım ilaçları.
Hilal Caber bu kullanılan tarım kimyasallarının sadece ilaç kalıntılı bitkilerle değil, farklı şeklillerle de vücudumuza girdiğinin altını şu sözlerle çiziyor: "Tarımsal arazinin toprağına bulaşan bu ilaçlar, sulama yoluyla su birikintilerine, derelere, yer altı sularına ve denizlere ulaşıyor. Bu yüzden yediğimiz balıklarda, içtiğimiz sularda dahi bu kimyasallar var. "
Tarım ilaç piyasası tehlikeli bir piyasa
Peki çiftçileri kendi sağlıklarını da tehdit eden bu ilaçları kullanmaya kim itiyor? Bu sorumuzu içtenlikle yanıtlayan Hilal Caber "Tarım kimyasal ilaçları piyasası çok tehlikeli bir piyasa. Tıbbi ilaç piyasası ile hiçbir farkı yok. İnsanları daha fazla ürün alma vaadleriyle yalanlarla, abartılarla yönlendiriyorlar. İnsanlar da bilinçsiz olduğu için innaıyor. Hatta komşular arsında da bu ilaç beyaz sineğe iyi geldi, sen de kullan diye" ilaç alışverişleri dahi oluyor. "
Büyük üreticilerin meyve ve sebzeleri daha tehlikeli
İlaçlı meyve ve sebzeler her yerde diyen Caber, mevsimsiz meyve ve sebzelerde yüzde 90'a varan ilaç tehlikesine karşı uyarıyor. Büyük üreticilerin daha çok üretme ve ekonomik güç sebebiyle tarım ilaçlarını daha bol kullandığının altını çizen Caber, "Meyve ve sebze almak için küçük pazarları tercih edin ve en önemlisi mevsimsiz sebze asla yemeyin. Kabak ve hıyarın doğasında asla kışın ürün veremk olmadığını aklınızdan çıkarmayın. Bunları üretmek için her halükarda hormon ve ilaç kullanılır" tavsiyelerinde bulunuyor.
Yrd.Doç.Dr. Rifat BATTALOĞLUAnkara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı MAMAK-ANKARAMSN :



AKTARAN CAHİT KARAKOÇ

22 Eylül 2007 Cumartesi

KÖY RESİMLERİ 10






KÖY RESİMLERİ 9






KÖY RESİMLERİ 8






KÖY RESİMLERİ 7






KÖY RESİMLERİ 6






KÖY RESİMLERİ 5






KÖY RESİMLERİ 4






20 Eylül 2007 Perşembe

KÖY RESİMLERİ 3






KÖY RESİMLERİ 2






KÖY RESİMLERİ