sulandırıyor bu açlar için çevrenin, yeşilliğin ve Atatürk sevgisinin hiç bir önemi yoktur.Bunlar para uğruna her şeyleri satarlar onurlarını bile ,kaldıkı orman çiftliği çok güzel bir lokmadır bunlar için.Yöneticiler ve onların işbirlikçileride bunun böyle olmasını istiyorlarmış gibi, bunlardan bölgeyi işlevsizlik dolayı satma planı yapanlar çok.Bunlara dur dememiz lazım çocuklarımızdan ödünç aldığımız yeşil çevrenin bir parçası olan bu yeri sattırmayalım.Satmayı gerçekleştirmek isteyenleri protesto ediyorumm..
30 Kasım 2008 Pazar
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ
sulandırıyor bu açlar için çevrenin, yeşilliğin ve Atatürk sevgisinin hiç bir önemi yoktur.Bunlar para uğruna her şeyleri satarlar onurlarını bile ,kaldıkı orman çiftliği çok güzel bir lokmadır bunlar için.Yöneticiler ve onların işbirlikçileride bunun böyle olmasını istiyorlarmış gibi, bunlardan bölgeyi işlevsizlik dolayı satma planı yapanlar çok.Bunlara dur dememiz lazım çocuklarımızdan ödünç aldığımız yeşil çevrenin bir parçası olan bu yeri sattırmayalım.Satmayı gerçekleştirmek isteyenleri protesto ediyorumm..
16 Ekim 2008 Perşembe
3 Temmuz 2008 Perşembe
ÇEVRE kirliliği
Çevre kirliliği çok yaygınlaştı ,denizler ormanlar hiç bugune kadar görülmemiş şekilde harcanıyor ,nereye kadar gidecek bu durum bizim çocukarımızdan ödünç aldığımız bu değerleri harcayanların insanlık suçu işlediği belli,insanlık suçu isteyenler ise devletleri yönetiyor gelecek için umut besleme şansımız azalıyor.Silkinin ve kendinize gelin.ÇEVRE HEPİMİZİN.
26 Mayıs 2008 Pazartesi
nükleer enerji ve deprem
Ne oldu yıllardır insanlar patır patır dökülüyorlar,sorumlu varmı ne yazıkki yok ,zaman aşımı
ve genel af gibi bir şey yani ,çay içenler nerelerde ,milletin gözünün önünde tiyatrolar sergileyenler nerdeler ,cevap yok ne var bir sürü kanserli hasta ,neden? Doğa şartları,Doğa şartlarını değiştiren kim? insan.Ne olacak bunun sonu demeden nükleer enerji santrallerine
hayır.Deprem bölgesi ülkemiz çok fazla risk altındadır,insanlığa bu kötülüğü yapmamak için
yine hayır diyoruz..
cahit Karakoç..Niğde çevre eğitim derneği
26 Nisan 2008 Cumartesi
NÜKLEER ENERJİ SANTRALLARINA HAYIR
Bugün 26 nisan 2008 Çernobil nükleer santralının arıza yapması sonucunda oluşan çevre
felaketinin yıldönümü ,ne kadar kişi radyasyonun oluşturduğu kanserden öldü,sayısını bile bilmek mümkün değil, 20000 kişiden bahsediliyor fakat radyasyonun rüzgarlarla dağılması sonucunda Avrupadan Asyanın en uzak köşelerine kadar herkes etkilendi, buralardaki kayıplardan bir bilgi sahibi değiliz ama bizim ülkemizde özellikle Karadeniz bölgesinde artan kanser olaylarının Çernobille ilgisi olduğu kuşkusuzdur. Bugunlerde kime hizmet ettiği belli olmayan kişiler tarafından 2 adet Nükleer santral projesi halkın önüne kondu ve yapmaklada ısrarlılar onlar için hiç bir veride önemli değil,Avrupa ve Amerikanın vazgectiği geri teknolojiyle yapılacak olan satrallar Türkiyenin en güzel iki yerine yapılacak ve insanlığa büyük zarar verilecektir.Mersin Akkuyu Ve Sinop ne kadar güzel ve doğanın insanlığa verebileceği en güzel yerlerdir.Buraların ve tüm ülkemizin, gereği bile tamamen tartışılan santrallara heba edilmesi büyük bir gaflet ve delalet örneğidir.Kendimde bir fizikçi olmama rağmen Tüm insanlığın geleceği için nükleer santrallara ve nükleer enerjiye hayır diyorum.
c.cahit karakoç
15 Nisan 2008 Salı
ATATÜRK VE ÇEVRE
13 Nisan 2008 Pazar
NÜKLEER E DÜNYANIN HER YERİNDE TEPKİ VAR
Almanya’nın Gronau kentindeki Urenco tesislerinden ve Hollanda’daki Almelo tesislerinden Rusya’nın St. Petersburg kentine taşınan nükleer atıklar protestolarla karşılandı. Anti-nükleer gruplar, Ural Dağları’ndaki son depolama alanına götürülmek üzere trene yüklenen nükleer atıkların transferini protesto etti.
15 Mart günü, St. Petersburg kentinde, Bellona ve Ecodefense grupları nükleer atık transferini protesto etmek amacıyla bir eylem gerçekleştirdi. Nükleer atıklar nedeniyle sakat doğan çocukların resimlerinin taşındığı eylem sonrasında eylemciler nükleer atık treninin beklediği limana yürüdüler. Atık treni etrafındaki radyasyonu ölçen ve normalin 30 kat üzerinde olduğu uyarısını yapan eylemciler, “Nükleer Atıkların Taşınmasına Hayır” pankartını trenin üzerine astılar. Nükleer atık transferini engellemek üzere treni durdurmaya çalışan eylemcilerin ve eylemi görüntüleyen gazetecilerin üzerine, radyasyonlu trenleri eylemcilerden “korumak” üzere görevlendirilmiş askerler kalaşnikoflarla yürüdü. Anti-nükleer gruplar, ölümcül nükleer atıkların taşınmasına karşı sürekli eylem ve kampanya çağrısı yaparak eylemi sonlandırdılar.
17 Mart günü de, Moskova kentinde anti-nükleer, anarşist Rainbow Keepers hareketi ve Otonom Hareket eylemcileri Rusya’nın nükleer programını ve nükleer atık transferlerini protesto ettiler. Kara-kızıl bayraklar ve “Nükleer Atıkların Taşınmasına Hayır” pankartıyla eyleme geçen gruplar, “Dünya Nükleer Çöplük Değildir”, “Çöpünüzü Geri Götürün” başlıklı bildiriler dağıtıp, katil nükleer endüstrisine karşı mücadele çağrısı yaparak eylemlerini sona erdirdiler. Rusya’da nükleer yeniden işleme tesislerinin açılmasına ve nükleer atıkların depolanmasına karşı 2007 yılı Temmuz ayında Rainbow Keepers ve Otonom hareketin Sibirya’nın Angarsk bölgesinde düzenlediği anti-nükleer kampa neo-naziler saldırmıştı. Demir çubuklar, sopalar ve bıçaklarla gece yarısı çadırlarında uyuyan eylemcilere saldıran neo-naziler, 21 yaşındaki Ilya Borodaenko’yu katletmiş ve onlarca kişiyi de ağır yaralamıştı.. Bu saldırı sonrasında, nükleer endüstrisinin eli kanlı katillerine karşı birçok eylemler ve dayanışma eylemleri yapıldı. Dünyanın birçok yerinde yapılan eylemler ve kampanyalarla, katil nükleer endüstrisinin santralleriyle, atıklarıyla, felaketleriyle, saldırılarıyla hayatları gaspının o kadar da kolay olmayacağı binlerce defa yüzlerine tokat gibi çarpıldı ve çarpılmaya da devam edecek. Nükleerci katillerin hayatlarımıza yaptığı saldırılara karşı, nükleere inat yaşasın hayat!
HİNDİSTANDAN ÖRNAK ALALIM
25.03.2008
Hindistan’ın Yeni Delhi kentinde, Hindistan hükümetinin ABD’yle yeni nükleer pazarlıklara girmesini protesto eden gençler açlık grevi yaptı.
10 günden fazla süren açlık grevine Hindistan’dan ve dünyadan birçok anti-nükleer grup destek eylemleri ve ziyaretler düzenledi. Hindistan ve ABD arasında yapılacak nükleer anlaşmaların, bugünden geleceğe birçok nesil için felaket ve ölüm getireceğini vurgulayan eylemciler, nükleerci katil iktidarların geleceği gasp eden bu nükleer planlarına karşı birçok kesimin tepkisizliğini de protesto ederek eylemlerini sürdüreceklerini açıkladılar.
21 Şubat 2008 Perşembe
ÇEVRE
Çevre ile ilgili ses online yazılan bir yazı ilginç böyle bir yazı için kendilerine teşekkür ediyorum.
Hadi Uluengin'e 'züppe'ce bir yanıtHürriyet Gazetesi yazarlarından Hadi Uluengin, yazısının başlığını “Çevrecilik mi, Züppelik mi?” atmış.“Modern Zamanlar” yazarı, militan çevrecilere çok kızmış, “çevrecilik olsa olsa “emniyet supabı” niteliğinde “orta yol”cu tatlı “bela”lar biçiminde olmalı, bunun dışındakilerin ki, tarikatçılıktır, ekolojik şımarıklıktır, züppeliktir. Kendisinin de “estetik kıstaslarından dolayı otomobil direksiyonuna ancak "pekari" denilen ve soyu tükendiği iddia edilen Güney Afrika hayvanının nadide derisinden eldivenle değme "züppelik"inden (!) taviz vermediğini” yazmadan edememiş.Züppe kimdir? Sözcük anlamına göre züppe ; "Giyimiyle, sözleriyle, diliyle, düşünüşüyle toplumun gülünç ve aykırı bulduğu, yapmacık ve aşırılıkları olan”dır.Hadi Uluengin, züppeliğin anlamını bilerek mi kullanıyor, yoksa züppe diyerek küfür mü ediyor? Yazıdan öfke yansıyor ve "züppelik" sözcüğünü kullanılıyor. Anlaşılan küfür olarak kulanılmış.Çevrecilerin, ekoljistlerin, hayvan hakları savunucularının, kısacası yaşam savunucularının kızdırdığı kişi yalnızca Hadi Uluengin değil.Daha geçenlerde, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Manisa Develi Köyü’ndeki çöp depolama alanı ile ilgili dava açan çevrecilere, yer seçimi kararını iptal eden Manisa İdare Mahkemesi’ne kızmamış mıydı ? “orası yasak, burası yasak, o zaman götürelim şehrin göbeğine dökelim. Eğer yürütmenin yerine kendisini koyacaksa buyursun 'şuraya dökün' diye teklifte bulunsun” dememiş miydi? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, yaşam alanlarını yaşanmaz hale getiren altın madenciliğine karşı çıkanlar için “bir avuç çapulculara pabuç bırakmayacağız”, “bunların kökü dışarıda”, dememiş miydi? Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da “50 kişiyi soyuyorlar, pijamaların altını giydiriyorlar, üstü yok, yallah dışarı” sözleriyle yaşam savunucuları ile alay etmemiş miydi? Başbakan Tayyip Erdoğan; “çevrecilerle mücadelemizi vereceğiz” demişti. FBI da, “En büyük tehlike çevreciler ve hayvan hakları savunucularıdır” alarmı vermişti.Günümüzde küresel sermayenin gözünü diktiği en önemli kar alanları, enerji ve diğer doğal kaynaklar ile tarım alanları ve su kaynakları kısaca yaşam alanlarıdır. Karlarına kar katmak için sömürüyorlar, alan ediyorlar. Yaşam savunucularını bu talanın önündeki en büyük engel olarak görüyorlar. Onlar ancak “orta yol”cu çevrecilere tahammül gösterebiliyorlar, hatta kirletmelerinin, yok etmelerinin bedeli olarak orta yolcu çevre örgütlerinİ kurduruyorlar, bir yandan vicdanlarını temizliyorlar bir yandan da kirli düzenlerinin sürmesini sağlıyorlar. Hadi Uluengin’in sözünü ettiği ve olumladığı “emniyet supabı” olarak gördükleri bunlar işte. Hiçbir çevre kaygısı taşımayan, canlıların yaşama alanlarını yok eden, tek hedefin sermayeye yeni kazanç ortamları yaratmak olan politikalar büyük merkezlerden üretiliyor, bizim gibi ülkelerin hükümetlerine uygulama görevi veriliyor. “Modern Zamanlar” yazarları da kolaylaştıran yazılar yazıyorlar. , diğer canlılarla birlikte, kendimizin, çocuklarımızın yaşamını, dönüşü olmayacak tehlikeye atan türden yaşamsal meselelerdir. Bu tehlikenin aklı başında olan herkesçe artık görülmesi gerekiyor. Asıl “gülünç” olan geliyorum diyen tehlikeyi görmemektir.Paradan başka şeyi önemsemeyen beyaz adamdan çok çekmiş olan Kızılderili’nin uyarısında yer alan; “Son ırmağın kurumasını, son ağacın yok olmasını, son balığın ölmesini” önlemek, çocuklarımıza yaşanılası bir dünya bırakmak için “züppelik”le suçlansak da yaşamı savunmayı sürdüreceğiz.
SESONLİNE den alıntıdır..
23 Ocak 2008 Çarşamba
Türkiye çevre platformu açıklaması
TÜRÇEP - Türkiye Çevre Platformu Basın Açıklaması
TÜRÇEP 7. Temsilciler Meclisi toplantısı 19-20 Ocak 2008 günlerinde Tarsus’ta yapıldı. Yerel, ülkesel ve küresel çevre sorularının görüşüldüğü toplantılarda aşağıdaki kararlar alınmış ve kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir.
Tarsus’ta yapılması planlanan tehlikeli atık yakma tesisi ile ilgili hukuki süreç incelenmiş, yargının aldığı yürütmeyi durdurma kararı memnuniyetle karşılanmıştır. Yerel güçlerin çabalarıyla ulaşılan bu kararın benzer girişimlerin engellenmesine de örnek olmasını dileriz. Bizler TÜRÇEP olarak, özellikle AB ülkelerini çöp teknoloji transferine son vermeye, Hükümeti de zehirli atıkların yakılmasına karşı imzaladığı Stocholm Konvansiyonuna uymaya çağırıyor, tehlikeli kimyasalların kullanımına kaynakta son verilmesini hedefleyen temiz üretim teknolojilerini savunuyoruz.
23-27 Kasım 2007 tarihlerinde düzenlemiş olduğumuz “Çevreyi koruyacak yeni bir maden yasası için Ankara’ya yürüyoruz” yürüyüşü sonunda, Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile yaptığımız görüşmeler değerlendirilmiştir. Kaz Dağı özelinde başlayan ve ülkemizin değişik noktalarında yaşanan Maden Yasası ve 2/B olarak bilinen ormanların satışına yönelik tepkiler dile getirilmiştir. TÜRÇEP bileşenleri tarafından hazırlanan “Alternatif Maden Yasa Taslağı” tartışılmış ve bu konudaki çalışmamızın hızla sonuçlandırılmasına karar verilmiştir.
TEP-Temiz Enerji Platformu kurulması yönünde çalışmalarımız sürmekte olup, doğaya zarar vermeyen yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını destekleyen tüm kuruluşları, bu oluşuma güç vermeye ve oluşumda güç olmaya davet ediyoruz.
Nükleer Yasanın kabulüyle birlikte ülkemizde başlayan tehlikeli süreç, tarafımızdan dikkatle izlenmektedir. Bu konuda yetkililerin uyarılması ve kamuoyu duyarlılığının arttırılması için TÜRÇEP tarafından bir dizi eylem ve etkinlik planlanmıştır. Etkinliklerin niteliği ve zamanı önümüzdeki günlerde duyurulacaktır.
TÜRÇEP’ in Ocak 2007’de kamuoyu ile paylaştığı ciddi bir tehlike olan; Küresel Nükleer Enerji Ortaklığı (GNEP) için ABD maalesef Türkiye’yi davet etmiştir. Halen 103 Nükleer santrali olan fakat son 30 yıldır hiç nükleer santral kurmayan ABD’nin bu art niyetli tutumu, eski teknolojilerini ve nükleer atıklarını transfer çabalarını göstermektedir. TÜRÇEP aylar önce yaptığı uyarının her zaman dikkate alınmasında yarar olduğunu kamuoyuyla paylaşmaktadır.
Çevre Yasasında bulunan çevre cezalarının artırılmasıyla “Kirleten öder” mantığı öne çıkmaktadır. Bu anlayış “Kirletiyorsam öderim” anlamına gelmektedir. Önemli olan verilen para cezasının artırılması değil, standartların yükseltilmesi ve ”İşyeri Kapatma” da dahil bağlayıcı cezaların doğrudan uygulanmasıdır.
15 Aralık 2007’de tamamlanan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 13. Taraflar Konferansı (COP13) ve Kyoto Protokolü 3. Taraflar Toplantısı (COP/MOP3) sonuçları değerlendirilmiş dünya ülkelerinin 2012 sonrasına yönelik olarak, yeni bir uluslararası anlaşmanın oluşturulması için görüş birliğine varmaları memnuniyetle karşılanmıştır. 2012 sonrasına yönelik küresel iklim değişimini önleyici çalışmalara hizmet edecek “Yenilenebilir Enerji”, “Enerjinin Etkin Kullanımı” ve Ormanlaşma” için TBMM’nin acil çalışmalar yürütmesini talep ediyoruz.
Bilgiye erişim, karar süreçlerine halkın geniş katılımı ve adalete erişimi öne çıkaran uluslar arası Aarhus Sözleşmesi’nin TBMM tarafından imzalanarak, demokratik katılımın geliştirilmesini talep ediyoruz.TÜRÇEP – Türkiye Çevre Platformu