26 Nisan 2008 Cumartesi

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLARINA HAYIR

Bugün 26 nisan 2008 Çernobil nükleer santralının arıza yapması sonucunda oluşan çevre
felaketinin yıldönümü ,ne kadar kişi radyasyonun oluşturduğu kanserden öldü,sayısını bile bilmek mümkün değil, 20000 kişiden bahsediliyor fakat radyasyonun rüzgarlarla dağılması sonucunda Avrupadan Asyanın en uzak köşelerine kadar herkes etkilendi, buralardaki kayıplardan bir bilgi sahibi değiliz ama bizim ülkemizde özellikle Karadeniz bölgesinde artan kanser olaylarının Çernobille ilgisi olduğu kuşkusuzdur. Bugunlerde kime hizmet ettiği belli olmayan kişiler tarafından 2 adet Nükleer santral projesi halkın önüne kondu ve yapmaklada ısrarlılar onlar için hiç bir veride önemli değil,Avrupa ve Amerikanın vazgectiği geri teknolojiyle yapılacak olan satrallar Türkiyenin en güzel iki yerine yapılacak ve insanlığa büyük zarar verilecektir.Mersin Akkuyu Ve Sinop ne kadar güzel ve doğanın insanlığa verebileceği en güzel yerlerdir.Buraların ve tüm ülkemizin, gereği bile tamamen tartışılan santrallara heba edilmesi büyük bir gaflet ve delalet örneğidir.Kendimde bir fizikçi olmama rağmen Tüm insanlığın geleceği için nükleer santrallara ve nükleer enerjiye hayır diyorum.
c.cahit karakoç

15 Nisan 2008 Salı

ATATÜRK VE ÇEVRE


68 Yıllık Çevre Abidesi” Her bir karesinde koskoca tarih yazıldığı, her bir köşesinde onlarca kararın alındığı, O Büyük Liderle özdeşleşen, vakur ve haşmetiyle adeta yüzyıllara meydan okurcasına Ulu bir Çınar’ın gölgesinde sessizliğe gömülen, 68 yıllık bir çevre abidesi YÜRÜYEN KÖŞK. Bu Köşk; Kültür Bakanlığı Gayrimenkül Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun 12.07.1980 gün ve 12238 sayılı kararı ile, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıkları arasında sayılmış ve tescili yapılmıştır. Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü arazisi içinde bulunan iki katlı dörtgen planlı, ahşap karkas küçük bir yapıdır. Deniz tarafından 11 sütun ile çevrili mermer tabanlı açık bir alana ve 30 metre uzunluğunda ahşap bir iskeleye sahiptir. Köşk'ün giriş katında, küçük bir çay ocağı, küçük bir oturma odası ve üç cephesi kristal camlarla kaplı toplantı salonu ile tuvalet ve duş bulunmaktadır. Ahşap bir merdivenle çıkılan ikinci kata ise dinlenme odası ile küçük bir yatak odası, tuvalet ve banyo bulunmaktadır. Bu küçük Köşk'e Atatürk'ün isteği ile mutfak yapılmamıştır. Ahşap olan bölüm, iki katlı, üstü Marsilya tipi kiremitle örtülü oturtma çatılıdır. Cepheler ahşap kaplamalı olup, kat arasında profilli kat silmesi ve değişik süslemeli tahtalarla kaplanmıştır. Pencereler ve pencere kepenkleri klasik yapılı katlanır kanatlıdır. Kat döşemeleri girişi karo mozaik ve mermerdir. Üst kat ise normal ahşap döşemelidir. Duvarlar, Bağdadi üzeri çimento harçlı sıvalı ve sıvanın üstü boyalıdır. Merdiven altına yarı bodrum şeklinde, dışardan girilen su ısıtma merkezi bulunmaktadır. Fevkalade güzel demirdökümlü dereceli ve termostatı olan bir kazan bulunmaktadır. Su burada ısınmakta, ısınan su, borularla yukarı katlara çıkarak duş ve banyonun sıcak suyu elde edilmektedir. Betonarme olan kısım ise, üç tarafı camekanlı olup, camlar kristal, doğramaları ahşap, döşemesi mermer kaplama ve üstü yine mermer kaplama olup, teras olarak kullanılmaktadır. Binanın etrafı, mermer kaplamalı iki kollu merdivenle mendireğe inilmektedir. Mendireğin iskelesi betonarme, üstü aralıklı ahşap latalarla kaplıdır. Bahçenin etrafı güzel süslemeli babalar ve babaların üstünde aydınlatma elemanları bulunmaktadır. Ayrıca, Köşk'ün içinde Atatürk'ün kullandığı özel eşyaları ile son derece mütevazi oda takımları bulunmaktadır. Atatürk tarafından sahilde, çınar ağacının hemen yanında yapılması istenen Köşk'ün yapımı 1929 Eylül'ünde bitirilmiştir. 13 Eylül 1929 tarihli gazetede “Atatürk‘ün Millet Çiftliği’ndeki inşa edilen Köşk’ü bugün ikmal edildi” haberi yer almaktadır. “BİNA KAYDIRILACAK” Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, Köşk’ün hemen yanındaki Ulu Çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvanın cevabı şöyledir: Ağacın dalları uzamış, binanın duvarlarına dayanmıştır. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkansız olan bir emir verir. "AĞAÇ KESİLMEYECEK, BİNA KAYDIRILACAK" Görev İstanbul Belediyesi’ne intikal eder. Belediye Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Ünlü bestecimiz Ferit Alnar’ın kardeşi olan Başmühendis Ali Galip Alnar (bazı kaynaklarda Ali Nuri Alnar olarak geçer) yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmalarına başlar. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çerçevesindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim, santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtturulur. Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir. Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Büyük Atatürk ile birlikte, kardeşi Makbule Atadan, Vali vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya bey ve Cumhuriyet Gazetesi Başmuhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4.80 m. civarında kaydırılır. Bu olağanüstü ve riskli iş 10 Ağustos 1930 tarihinde tamamlanır ve Ulu Çınar ağacıda kesilmekten kurtulur. Atatürk ve Yalova konusunda önemli araştırmalara imza atan Araştırmacı-Yazar Ahmet Akyol’a göre, Köşk’ün yürütülmesi işlemi iki safhada yapılır. 8 Ağustos 1930 tarihinde öncelikle yapının teras bölümü (toplantı salonu olarak kullanılan, üç yanı camlarla kaplı bölüm) kaydırılır. Geri kalan iki gün içerisinde de ana binanın raylar üzerinde yürütülmesi işlemi tamamlanır. Ahmet Akyol’un bu görüşünün doğru olabileceği bazı resimlerden anlaşılmaktadır. Köşk’ün kaydırılması olayı 10 Ağustos 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde aynen şu şekilde yer almıştır. “Gazi Hazretlerinin Köşkü nakledildi. Gazi Hazretlerinin Yalova'daki köşkünün yürütülme ameliyesi dün muvaffakiyetle icra ve ikmal edilmiştir. Kendileride bu ameliyeye bizzat nezaret etmişlerdir.” 10 Ağustos 1930 tarihli gazetedeki bu haberi okuyanlar ülkenin içinde yaşadığı onca önemli meseleler arasında, bu olayın o tarihte ne ifade ettiğine belki bir anlam veremediler. Belki de, bir çınar ağacının bir metrelik dalının kesilmemesi için bir köşkün kaydırılmasını hayretle karşıladılar. Çünkü, o devirde ne ozon delinmesi vardı, ne global kirlilik, ne asit yağmurları, ne orman katliamı vs...dünyada hiçbir ülke hiçbir devlet başkanının gündeminde dahi yoktu, ÇEVRENİN ÖNEMİ. Yalnızca bir ülkenin kurtarıcısı milletini özgürlüğe, bağımsızlığa kavuşturmak için mücadele veren, bir karış toprağını bir tutam yeşilini koruyan tek bir liderdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bu lider, Dünya ülkelerinin henüz 1970’li yıllardan sonra anlayıp ve düşünmeye başladığı çevre anlayışını 1930’lu yıllarda benimsiyor, “Çevreyi korumak aklın gereğidir” özdeyişi ile yalnızca Türk insanına değil, tüm dünya ülkelerine çok önemli bir mesaj veriyordu. İnsan Sevgisinin yanısıra doğa tutkusu, doğa sevgisiyle dopdolu bir liderin bir dehanın, çevre duyarlılığı, tüm dünya insanları için örnek olacaktır. 2 Mart 1998 tarihinde ulusal televizyonlarda yer alan Amerika’da tarihi bir müzikholün raylar üzerinde elli metre kaydırıldığı haberi yayınlandı. 68 yıl önce Atatürk’ün gerçekleştirdiği bir olay 1998 yılında, 2000 li yılların teknoloji ile ancak uygulanabiliyordu. Üstelik bu olay bir ağacı, bir canlıyı kurtarmak amacıyla değildi... Ne mutlu ki, Atatürk gibi bir yol göstericimiz, bir önderimiz var. Bir ağaç dalı için verilen bu emek aslında tüm dünya insanlarına duyurulmak istenen bir çevre anlayışının göstergesidir. Umuyoruz ki, Türk milletinin kurtarıcısı bu büyük liderin örnek alınan tüm özellikleri içinde doğa sevgisi ve çevre anlayışı tüm gönüllerde ölümsüzleşsin. "RAHAT UYU BÜYÜK ATATÜRK, ÇINAR AĞACIN EMİN ELLERDE.. ARTIK O'NUN KOLLARINI KİMSE KESMEYECEK." Ulu Önder Atatürk'ün doğa sevgisi ve çevre anlayışının simgesi olan YÜRÜYEN KÖŞK yıllardır gerekli bakım ve onarımın yapılmaması nedeniyle harabe haline gelmiş, içinde yaşanan anılarla birlikte adeta çökeceği günü bekler gibiydi. Çevre Bakanlığının gayretleri neticesinde, Büyük Liderin 68 yıllık çevre anlayışının simgesi olan bu Köşk'ün, bütün insanlığa özellikle gençlere çevre bilincinin geliştirilmesinde örnek olacak, bu değerli mirasın yaşatılması için restore ettirilmesi tamamen aslına sadık kalınarak titiz bir çalışma ile tamamlanmıştır. Yılladır Ulu Çınar'ın gölgesinde sessizliğe gömülen YÜRÜYEN KÖŞK, bu günlerde açılışını bekliyor, kimbilir belki de yaşlı çınarla birlikte yaşayacağı nice yılları düşünerek... kaynak : Çevre Bakanlığı

13 Nisan 2008 Pazar

NÜKLEER E DÜNYANIN HER YERİNDE TEPKİ VAR

Almanya’nın Gronau kentindeki Urenco tesislerinden ve Hollanda’daki Almelo tesislerinden Rusya’nın St. Petersburg kentine taşınan nükleer atıklar protestolarla karşılandı. Anti-nükleer gruplar, Ural Dağları’ndaki son depolama alanına götürülmek üzere trene yüklenen nükleer atıkların transferini protesto etti.
15 Mart günü, St. Petersburg kentinde, Bellona ve Ecodefense grupları nükleer atık transferini protesto etmek amacıyla bir eylem gerçekleştirdi. Nükleer atıklar nedeniyle sakat doğan çocukların resimlerinin taşındığı eylem sonrasında eylemciler nükleer atık treninin beklediği limana yürüdüler. Atık treni etrafındaki radyasyonu ölçen ve normalin 30 kat üzerinde olduğu uyarısını yapan eylemciler, “Nükleer Atıkların Taşınmasına Hayır” pankartını trenin üzerine astılar. Nükleer atık transferini engellemek üzere treni durdurmaya çalışan eylemcilerin ve eylemi görüntüleyen gazetecilerin üzerine, radyasyonlu trenleri eylemcilerden “korumak” üzere görevlendirilmiş askerler kalaşnikoflarla yürüdü. Anti-nükleer gruplar, ölümcül nükleer atıkların taşınmasına karşı sürekli eylem ve kampanya çağrısı yaparak eylemi sonlandırdılar.
17 Mart günü de, Moskova kentinde anti-nükleer, anarşist Rainbow Keepers hareketi ve Otonom Hareket eylemcileri Rusya’nın nükleer programını ve nükleer atık transferlerini protesto ettiler. Kara-kızıl bayraklar ve “Nükleer Atıkların Taşınmasına Hayır” pankartıyla eyleme geçen gruplar, “Dünya Nükleer Çöplük Değildir”, “Çöpünüzü Geri Götürün” başlıklı bildiriler dağıtıp, katil nükleer endüstrisine karşı mücadele çağrısı yaparak eylemlerini sona erdirdiler. Rusya’da nükleer yeniden işleme tesislerinin açılmasına ve nükleer atıkların depolanmasına karşı 2007 yılı Temmuz ayında Rainbow Keepers ve Otonom hareketin Sibirya’nın Angarsk bölgesinde düzenlediği anti-nükleer kampa neo-naziler saldırmıştı. Demir çubuklar, sopalar ve bıçaklarla gece yarısı çadırlarında uyuyan eylemcilere saldıran neo-naziler, 21 yaşındaki Ilya Borodaenko’yu katletmiş ve onlarca kişiyi de ağır yaralamıştı.. Bu saldırı sonrasında, nükleer endüstrisinin eli kanlı katillerine karşı birçok eylemler ve dayanışma eylemleri yapıldı. Dünyanın birçok yerinde yapılan eylemler ve kampanyalarla, katil nükleer endüstrisinin santralleriyle, atıklarıyla, felaketleriyle, saldırılarıyla hayatları gaspının o kadar da kolay olmayacağı binlerce defa yüzlerine tokat gibi çarpıldı ve çarpılmaya da devam edecek. Nükleerci katillerin hayatlarımıza yaptığı saldırılara karşı, nükleere inat yaşasın hayat!

HİNDİSTANDAN ÖRNAK ALALIM

25.03.2008
Hindistan’ın Yeni Delhi kentinde, Hindistan hükümetinin ABD’yle yeni nükleer pazarlıklara girmesini protesto eden gençler açlık grevi yaptı.
10 günden fazla süren açlık grevine Hindistan’dan ve dünyadan birçok anti-nükleer grup destek eylemleri ve ziyaretler düzenledi. Hindistan ve ABD arasında yapılacak nükleer anlaşmaların, bugünden geleceğe birçok nesil için felaket ve ölüm getireceğini vurgulayan eylemciler, nükleerci katil iktidarların geleceği gasp eden bu nükleer planlarına karşı birçok kesimin tepkisizliğini de protesto ederek eylemlerini sürdüreceklerini açıkladılar.