5 Eylül 2007 Çarşamba

DAHA NE BEKLİYORUZ




Çöle Dönüştürülen Sulak Alanlarımız - 1
Tarihsel süreç incelendiğinde, ilk insan yerleşimlerinin deltalar, taşkın ovaları, göl ve akarsu kıyıları gibi Sulak Allanlar olarak tanımlanan yerlerde yoğunlaştığını görmekteyiz.Ta ki 1890'lı yıllarda, yüzyıllardır binlerce insanı ölümüne yol açan sıtmanın kaynağının sivrisinek olduğunu öğrenene kadar.O tarihten itibaren insanların sulak alanlara bakışı değişmiş, sıtmayı önlemenin tek ve kesin çözümünün bataklıkları kurutmak olduğu varsayılmıştır. "sivrisineği öldürmek yetmez bataklığı kurutmak gerek" deyimi kültürümüzdeki yerini almıştı.Önceleri sadece sıtma hastalığını önlemek için başlayan kurutma çalışmaları, gelişen teknoloji ile birlikte yeni tarım alanları elde etme amacına yönelmiş, sazlık ve bataklıkların yanısıra taşkın ovalarını ve gölleri de kapsayarak artarak devam etmiştir.Ülkemizde de 1950'li yıllarda başlayan süreçte çok sayıda sulak alan kurutulmuştur.1990'lı yıllarda Çevre Bakanlığı'nın kurulması ve sivil toplum kuruluşlarının kamu kurumları üzerinde oluşturduğu baskı sonucunda politik, yasal ve kurumsal anlamda önemli adımlar atılsa da bunlar yeterince uygulamaya yansıtılamamıştır. Bunun başlıca nedeni, su ve arazi kullanım plan ve programlarını geliştirenler arasında sulak alanların korunması fikrinin yeterince benimsenmemiş ve kabul görmemiş oluşudur. Hala bu kesim içerisinde kurutulan sulak alanlarda yaşanan olumsuzlukların farkında olmayan ve sulak alanların kurutulmasından toplum yararı bulunduğuna inanan önemli bir kitle bulunmakta ve bu kitle siyasilerden de önemli destek almaktadır.Bu yazı dizisinde, farklı şekillerde (drenaj, besleyen akarsuların barajlarda tutularak sulamada kullanılması, yeraltı sularının aşırı kullanımı gibi) kurutulmuş Türkiye'nin uluslararası öneme sahip beş sulak alanı anlatılacaktır.
Yarın: Seyfe Gölü
Her biri kendi başına ayrı bir habitat olan bu sulak alanlarımıza, devlet eliyle yok edilişinin bu hazin öyküsü, "bunu düşman yapmaz" dedirtecek örneklerle dolu.DOĞADERDoğayı ve Çevreyi Koruma Derneği
Not: Bu yazı dizisi "KAD - Kuş Araştırmaları Derneği" tarafından hazırlanmış bir rapordan özetlenerek oluşturulmuştur. DOĞADERDoğayı ve Çevreyi Koruma Derneği

Hiç yorum yok: